Bayan Durkovic benim komşumdu..
70 li yaşlarda uzun boylu
hem deniz hem toprak insanlarına has,
yaşını göstermeyen vücudu
egenin iki yakasından izler taşıyan karakteristik ses ve aksanıyla uyum içindeydi.
Şehirde herkesi tanır ve tanınırdı
Ölen eşinin mezarına hiç gitmediğini duyduğumda şaşırmıştım
elini kalbinin üzerine koymuş o hep burada zaten demişti
Kocasından aldığı emekli aylığını her şeyin üstünde tutar
her maaş günü onu minnetle dualarla anardı.
Öylesine kanaatkar ve küçük mutlulukların insanıydı
Daha taşındığım anda birbirimize hemen kaynaşıvermiş
yarım saat içinde de:)) kasabanın bütün gelmişini geçmişini kendisinden öğrenivermiştim
Ailesinin Midilli'den küçük bir kayıkla ve bir sandık eşyayla gelme hikayesini
mübadil torunu olmanın merakı ile defalarca dinlemiş,
asker abisinin uçağı düştüğünde anacığının saçlarını yola yola
şehri bir baştan başa koşarak garnizon kapısına dayanmasını anlatırken birlikte ağlamiştık.
Ada şivesiyle
-İşlenirsin be çocuk yapayım sana bir yorgunluk kahveciği içelim karşılıklı
diye seslenişi hala kulaklarımdadır...
Kahvemin falına bakar
parsel parsel arsacıklar,devlet kapısından şapkalı adamların getirdiği bembeyaz kağıtçıklar, (her zaman gelen şişman postacıyı tarif eder)hemen kapının eşiğine kadar gelmiş ama bir türlü içeri girmeyi beceremeyen tomar tomar paracıklar ve yılan,akrep biçiminde kuyumu kazmaya çalışan bilumum insancıklar o kücücük fincanın içinde beni bekler dururdu:)
İlk soğuklar başladığında bahçeme zeytin odunları fırlatır
üşütmeyesin oğlancığı derdi
Kapımın eşiğine konulan bir şişe zeytinyağı
bazen bir kavanoz zeytin olur
bazen de bahçesinden topladığı ekmek ayvaları duvarıma dizilirdi
Eli açık kendi küçük dünyasında olabildiğince cömertti
Bayan Durkovic'i 25aralık 2007 de sonsuzluğa uğurladık
Evi geçen seneye kadar boş kaldı
O artık yoktu...
Ama ondan kalanlar,
yani eşyaları evin içinde olduğu için midir ?
bilemiyorum..
Tuhaf bir şekilde
bana hala orda yaşıyormuş gibi gelirdi
Ev ne zaman kiraya verildi.....
Birden her şey yabancılaştı gözümde
Bahçesine bir daha hiç girmedim
Ve bu kış bizi birbirimize bağlayan tahta merdiveni de kırıp sobada yaktım
BAYAN DURKOVİC'İN AZİZ HATIRASINA
..
Egeye has eski mimari özellikleri taşıyan bu ev
iç içe geçmiş üç oda ve bir mutfaktan oluşur
Hem mutfaktan hemde salondan girilen iki ayrı kapısı vardır
Tavanları yüksektir ,ferahtır
Tam bir yaz evidir anlayacağınız
Sadece özel günlerde açılan misafir odası
Yerden tavana ahşap dolaplarla,raflarla dolu provence mutfağı(ne yazık ki resimler çok kötü ışıkta çekildiği için koyamıyorum)
1960 lardan kalma koltuklara kendi elleriyle işlediği yastıklar
örtüler,sandalye minderleri,üzerinde yan gelip yattığım divanlar
yeşil beyaz boyalı pancurlar
zeytin odunları
Midilli'de bırakılan çiftliklerin konakların hikayeleri
ve kahvecik falları
çokk uzak birer anı oldular şimdi
sevgiyle saygıyla özlemle anıyorum
Kimi kaneviçe kimi rengarenk yünlerden Kendi elleriyle işleyip ördüğü yastıklar |
divanlar... ah.. o divanlar hangimizin evinde yoktu ki en güzel sohbetler onun üzerinde yapılır en güzel uykulara orada yatılırdı |
üçyüzaltmışbeşgün rüzgarlı çamaşırları beş dakikada kurutan geniş balkon ağaçların ardında deniz var |
brokar kumaşlı yaylı kanape
1960 lı yıllarda misafir odalarının kraliçesi olan bu güzelliği hatıra olarak almadığıma pişmanım |
Egeye has demir pancurlar kapatamadığında bana seslenir .ben arkadan iterken kendisi içerden çekerek zar zor çengelini takardık |
Bayan Durkovic'in tahta sandalyeleri Dört adet olup pembeye çalan bir renkleri vardır Oldum olası tahta sandalyeleri severim |
Bn.Durkovic'in Baba Evi |
evin ormana açılan kapısı |