9 Şubat 2013 Cumartesi

Bayan Durkovic'in evi



Bayan Durkovic benim  komşumdu..
70 li yaşlarda  uzun boylu
hem deniz hem toprak insanlarına has,
yaşını göstermeyen vücudu
egenin iki yakasından izler taşıyan karakteristik ses ve aksanıyla uyum içindeydi.
Şehirde herkesi tanır ve tanınırdı

Ölen eşinin mezarına hiç gitmediğini duyduğumda şaşırmıştım
elini kalbinin üzerine koymuş o hep burada zaten demişti
Kocasından aldığı emekli aylığını her şeyin üstünde tutar
her maaş günü onu minnetle dualarla anardı.
Öylesine kanaatkar ve küçük mutlulukların insanıydı

Daha taşındığım anda birbirimize hemen kaynaşıvermiş
yarım saat içinde de:)) kasabanın bütün gelmişini geçmişini  kendisinden öğrenivermiştim
Ailesinin Midilli'den küçük bir kayıkla ve bir sandık eşyayla  gelme hikayesini
mübadil torunu olmanın merakı ile defalarca dinlemiş,
asker abisinin uçağı düştüğünde anacığının saçlarını yola yola
şehri bir baştan başa koşarak  garnizon kapısına dayanmasını anlatırken birlikte ağlamiştık.
Ada şivesiyle
-İşlenirsin be çocuk yapayım sana bir yorgunluk kahveciği  içelim karşılıklı
diye seslenişi hala kulaklarımdadır...
Kahvemin falına bakar
parsel parsel arsacıklar,devlet kapısından şapkalı adamların getirdiği bembeyaz kağıtçıklar, (her zaman gelen şişman postacıyı tarif eder)hemen kapının eşiğine kadar gelmiş ama bir türlü içeri girmeyi beceremeyen tomar tomar paracıklar ve yılan,akrep biçiminde kuyumu kazmaya çalışan bilumum insancıklar o kücücük fincanın içinde beni bekler dururdu:)
İlk soğuklar başladığında bahçeme zeytin odunları fırlatır
üşütmeyesin oğlancığı derdi
Kapımın eşiğine konulan bir şişe zeytinyağı
bazen bir kavanoz zeytin olur
bazen de bahçesinden topladığı ekmek ayvaları duvarıma dizilirdi
Eli açık kendi küçük dünyasında olabildiğince cömertti

Bayan Durkovic'i 25aralık 2007 de sonsuzluğa uğurladık
Evi geçen seneye kadar boş kaldı
O artık yoktu...
Ama ondan kalanlar,
yani eşyaları evin içinde olduğu için midir ?
bilemiyorum..
Tuhaf bir şekilde
bana hala orda yaşıyormuş  gibi gelirdi
Ev ne zaman kiraya verildi.....
Birden her şey yabancılaştı gözümde
Bahçesine bir daha hiç girmedim
Ve bu kış bizi birbirimize bağlayan tahta merdiveni de kırıp sobada yaktım

 BAYAN DURKOVİC'İN AZİZ HATIRASINA

..
Egeye has eski mimari özellikleri taşıyan bu ev
iç içe geçmiş üç oda ve bir mutfaktan oluşur
Hem mutfaktan hemde salondan girilen iki ayrı kapısı vardır
Tavanları yüksektir ,ferahtır
Tam bir yaz evidir anlayacağınız


Sadece özel günlerde açılan misafir odası
Yerden tavana ahşap dolaplarla,raflarla dolu provence mutfağı(ne yazık ki resimler  çok kötü ışıkta çekildiği için koyamıyorum)
1960 lardan kalma koltuklara kendi elleriyle işlediği yastıklar
örtüler,sandalye minderleri,üzerinde yan gelip yattığım divanlar
yeşil beyaz boyalı pancurlar
zeytin odunları
Midilli'de bırakılan çiftliklerin konakların hikayeleri
ve kahvecik falları
çokk uzak birer anı oldular şimdi
sevgiyle saygıyla özlemle anıyorum

Kimi kaneviçe kimi  rengarenk yünlerden
Kendi elleriyle işleyip  ördüğü yastıklar





divanlar...
ah.. o divanlar

 hangimizin evinde yoktu ki
en güzel sohbetler onun üzerinde yapılır
en güzel uykulara orada yatılırdı





üçyüzaltmışbeşgün rüzgarlı 
çamaşırları beş dakikada kurutan geniş balkon
ağaçların ardında deniz var

brokar kumaşlı yaylı kanape
1960 lı yıllarda misafir odalarının kraliçesi  olan bu güzelliği hatıra olarak almadığıma pişmanım






PRENSES nam-ı diğer hırsızlar kraliçesi
Bayan Durkovic'in mutfağının kadrolu hırsızı
... yüzündeki sevinç ifadesine dikkat...eski günler aklına gelmiş olmalı ki nasıl da keyiflenmiş zilli

Bir keresinde kadıncağızın bir kangal sucuğunu çalmıştı
Durkovic kediyi her gördüğünde sanki hadise beş dakika önce olmuş gibi 
ne çaldın be sucukcuğumu diye sitem edip dertlenir
 yanında biri varsa( Prenses için sıradan bir iş olan) çalınan sucuğun hikayesini
 ilk günkü heyecanla uzun uzun anlatır  ve böylece olay güncelliğini hiç yitirmezdi 
Ve.. bu sucuğun hatırası kedide de derin  izler  bırakmış olmalı ki 
Prenses bayan Durkovic'in cenaze törenine katılıp aileden biriymiş gibi son görevini  yerine getirdi
Onca kalabalığa  rağmen  iki sandalye arasına konulan tabutun altında tören boyunca sessizce  bekledi.Ne miyavladı ne de bütün kapılar açık olmasına rağmen eve girmeye çalıştı
.Hatta ihtiyar  bir kuzen uğursuzluktur diye Prensesi ormana kadar bir kaç sefer kovaladı.Üzüntülüydüm ama tutucu ihtiyar akrabaların ve Prensesin  hallerini gördükçe içimden kahkahalar atmak geliyordu.Her defasında geri geldi ve ne zaman baktıysam onu orda tabutun altında gördüm Bu benim için çok özel bir anıdır...





 Egeye has demir  pancurlar
kapatamadığında bana seslenir 
.ben arkadan iterken kendisi içerden çekerek
 zar zor çengelini takardık

Bayan Durkovic'in tahta sandalyeleri
Dört adet olup pembeye çalan bir renkleri vardır
Oldum olası tahta sandalyeleri severim
Bn.Durkovic'in Baba Evi




evin ormana açılan kapısı



nnnnnn


1 Şubat 2013 Cuma

şeytanın gözü kör olsun....hikayeli orman turu



Şeytanın gözü kör olsun mantarlar benim olsun
Şeytanın gözü kör olsun mantarlar beni bulsun

Kafayı üşütüp veya kafayı bulmuş değilim
Bu tekerleme dün öğleden sonra saat dört dolaylarında benim ormanda gözümün gördüğü her çalı dibine eğilerek söylediğim hafif melodik yapısı olan bir maniciktir:)

Sözlerden anladığınız üzere ormana mantar toplamaya giden profesyonel ekibin içine aniden dahil olunca hızlı bir kursa tabi tutuldum.
Uygulama basit,
yerel inanışa göre de
gökgürültüsü mantarı hoplatır, yağmur fırlatır deyip kendinizi ormana atmadan önce yapılacak bir kaç küçük serenomi var
1.Koluna sepeti tak
2 Üstüne başına dalların çalıların seni paralamayacağı eskice birşeyler giy
3 Ayakkabıların altı tırtıklı olsun.(Bizim ormana tırmanılıyor)
4 Ve eşelediğin her çalının dibine eğilerek
    ŞEYTANIN GÖZÜ KÖR OLSUN
    BÜTÜN MANTARLAR BENİM OLSUN.....
diye bu nakaratı söyledin mi stajı tamamlayıp
uzman mantar bulucu sertifikasını almaman için hiç bir sebep yoktur
Ortam güzel, orman güzel ortalık yağmur sonrasının  mis kokularıyla dolmuştu
Manilerle mantar arayan dört kadındık
Dışarıdan bakıldığında bu aktivite
balatayı hafiften sıyırtmış gibi
görünmemize sebep oluyorsa da aldırmadık
Bir saat sonra komşular sepeti doldurup akşam yemeği menüsünü belirlediler
Bana gelince
Her püren çalısının dibini
bir orman perisi kıvamında
sesimin en güzel tarafından tekerleme söyleyerek eşeledim... kazdım...kazdım
lakin hiç bir şey bulamadım:(
çünkü  mantarlar
ilk seferde nazlanır kendini göstermeye utanırmış(burayı ben uydurdum)
yerel inanışla da aslı  şöyle
püren mantarı şeytan gibiymiş
seni görür ama kendini göstermezmiş
onu görebilmek için senin daha şeytan
birde keskin gözlere sahip olman gerekirmiş
Gözden kaybettik
Şeytanlık ise .........
Hiç şansım yok desenize















Prenses  kedim taa aşağılardan yanık sesimi duymuş ormanda gelip bulmuş beni

Bu ormanın tepesinin sönmüş bir volkan olduğunu söylerler
 İçinde çeşit çeşit kuşlar,sincaplar,tilkiler yaban tavukları daha da zirvede yaban domuzları vardır
Çam ormanıdır.Şifalı otlar bakımından da çok zengindir.
 Mantar uzmanı komşum  bir üç beş mantarları sepete atarken......

arka planda görünen çalı püren bitkisidir.Hani şu Yaşar Kemal'in 
İnce Memed romanında tasvirini 
yapıp nerdeyse kokusunu duyacak kıvama geldiğimiz çalı
Bu mantarlar bu çalının altında yetiştiği için püren/piren mantarı diyorlar burada
Rengi çok hoş bir turuncu asırlardır bilinen bir tad(doğrusu şimdiye kadar doğadan hiç mantar yemedim
 yemeyi de düşünmüyorum

Ormandan denize bakış
Güneş ne hoş gölgeler yaratmış....



ve  aşağısı....deniz